18 Ağustos 2011 Perşembe
Popcorn
Sinemaya gittiğinde aradaki ufak fiyat farkından dolayı küçük ya da orta boy yerine büyük boy patlamış mısırı seçiyorsan, sonra da filmi izlerken sıkılıp, bitirmek için avuç avuç yiyorsan, bittiğinde de keşke biraz daha olsa da tek tek yesem diyorsan, kesinlikle doğru yerdesin.
Bu blog sadece bu özelliklere sahip insanların okuması için yazılan bir blogdur. Eğer bu özelliklere sahip değilseniz sağ üstteki çarpı tuşuna basabilirsiniz, ya da sinsice okumaya devam edebilirsiniz.
17 Ağustos 2011 Çarşamba
Süheyl'siz
Bir dizinin izlenmesi için gerekli en önemli unsur, uç noktaları ya da sözde "erişilemeyecek" maddiyata sahip insanların hayatlarını bizlere göstermesi değildir. Ya da gerçekten yaşadığımız yerden bambaşka bir alanda çekilmesi de gerekmez. Yani kısacası bir dizinin izlenebilmesi için dizide bir farklılık olması gerekmez. Tabi bunlar benim fikirlerim. Belki vardır milyon dolarlarla oynayan insanların yaşamlarının döndüğü dizileri izlemek isteyen. Belki bundan keyif alan vardır. Ama şahsen ben pek keyif alamıyorum. Dizi dediğin bir film gibi değildir. İnanılmaz bir final ya da her bölüm çok değişik olaylar olması gerekmez. Dizi aylarca sürer, dizi bazı insanlar için günlük hayatın bir parçasıdır. Dizi insana yakın olmalıdır. Dizi samimi olmalıdır.
Behzat Ç. de gerçekten benim izlediğim en samimi, en içten dizilerden birisidir. Başka dizilerdeki dikkat edilen en ufak ayrıntılara inat, ilk denemede açılmayan, biri geçerken kapanan kapılar ya da ayağın sandalyeye takılması gibi doğallıklar insanın dizi karakterlerini benimsemesinde etkili olur. Ama bunlar sinemada hoş karşılanmayabilir. Çünkü sinemanın telafisi zordur, hatta yoktur. Ancak dizinin telafisi ertesi hafta yapılabilir.
Son sözüm; samimi, doğal dizi güzeldir. Cilde ya da böbreklere iyi gelmez ama kalbe iyi gelir, zor gider.
14 Ağustos 2011 Pazar
Halet-i Ruhiye
Sanırım dünyanın gelmiş geçmiş en itici insan yapımı nesnesi slip mayodur. Gerçekten insanı, bunu giyen diğer insandan bu derece soğutan başka bir şey olamaz. Göze hoş gelmemesi zaten başlı başına bir konu iken bunu giyen insanlardaki rahat tavırların çok ciddi araştırmalar dahilinde laboratuvar ortamında incelenmesi gerekir. Yani gerçekten aklım almıyor bir türlü bunu giyen insanları. Bu kadar savunmasız, bu kadar açıkta iken nasıl oluyor da bu kadar rahat ve vurdumduymaz olabiliyor insan ?
Neyse ki bu tip mayolar eskiden modaymış. Günümüzde Antalya, Bodrum gibi şehirlerimizdeki tatil köylerinde giyen sarı saçlı, çoluklu çocuklu, göbekli eşleri olan Rus abiler dışında pek fazla kimse giymiyor. Korkum da yok tekrar moda olabilmesi konusunda. Çünkü biz millet olarak tarihte yaptığımız yanlışlardan her zaman ders almış bir milletiz. Bu sayede yüzyıllarca ayakta kalan devletler kurabilmişiz.
Hem şu an aklıma geldi gerçekten, kitaplardan okuduğumuz, filmlerden izlediğimiz tarih bilgileri aslında bu konuya hiç yer vermemiş. Ya da yaptıkları her faaliyeti Piramitlerin duvarlarına kazıyan Mısırlılar bu konu hakkında hiç kazımamışlar. Eskiden insanlar nasıl denize giriyorlardı acaba ? Ya da denize girme, tatil yapma, güneşlenme kültürleri var mıydı ? Diyelim ki vardı. Mayoları var mıydı ? Yoksa "madem tatil yapıyoruz şöyle tam bir rahatlayalım" düşüncesiyle çıplak mı giriyorlardı ?
Osmanlı Döneminde yaşadığınızı düşünün ve bir şekilde siz vezir olmuşsunuz ya da padişahın yakınlarında bir göreviniz var. Ve o gün geliyor ki padişah denize slip mayoyla giriyor. Siz de buna şahit oluyorsunuz.
Gerçekten bunu gözlerinizi kapatarak düşünmenizi isterim. Nasıl ? Yalova kaymakamı değil mi ? Evet.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)