10 Eylül 2011 Cumartesi

Tek Tık

Herkesin düşündüğü gibi gelecekte güç parası olanda ya da şanı şöhreti olanda olmayacak. Gelecekte güç, like button'una en çok tıklananda olacak. Ve tüm düzen, en baştan, bunun üzerine kurulmaya başlanacak.

6 Eylül 2011 Salı

ı-ıh

İncir Reçeli iyi güzel hoş da, gelin kabul edelim. Melike Güner olmamış. Başrolde çok rol kalmış.

2 Eylül 2011 Cuma

F.F.


Hiç tüm hayatınızın arkaplanında bir fon müziği olsun istemiş miydiniz ?

Cevabı hayır olanlar için;  Franz Ferdinand - Take Me Out.

18 Ağustos 2011 Perşembe

Popcorn



Sinemaya gittiğinde aradaki ufak fiyat farkından dolayı küçük ya da orta boy yerine büyük boy patlamış mısırı seçiyorsan, sonra da filmi izlerken sıkılıp, bitirmek için avuç avuç yiyorsan, bittiğinde de keşke biraz daha olsa da tek tek yesem diyorsan, kesinlikle doğru yerdesin.

Bu blog sadece bu özelliklere sahip insanların okuması için yazılan bir blogdur. Eğer bu özelliklere sahip değilseniz sağ üstteki çarpı tuşuna basabilirsiniz, ya da sinsice okumaya devam edebilirsiniz.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Süheyl'siz


Bir dizinin izlenmesi için gerekli en önemli unsur, uç noktaları ya da sözde "erişilemeyecek" maddiyata sahip insanların hayatlarını bizlere göstermesi değildir. Ya da gerçekten yaşadığımız yerden bambaşka bir alanda çekilmesi de gerekmez. Yani kısacası bir dizinin izlenebilmesi için dizide bir farklılık olması gerekmez. Tabi bunlar benim fikirlerim. Belki vardır milyon dolarlarla oynayan insanların yaşamlarının döndüğü dizileri izlemek isteyen. Belki bundan keyif alan vardır. Ama şahsen ben pek keyif alamıyorum. Dizi dediğin bir film gibi değildir. İnanılmaz bir final ya da her bölüm çok değişik olaylar olması gerekmez. Dizi aylarca sürer, dizi bazı insanlar için günlük hayatın bir parçasıdır. Dizi insana yakın olmalıdır. Dizi samimi olmalıdır.

Behzat Ç. de gerçekten benim izlediğim en samimi, en içten dizilerden birisidir. Başka dizilerdeki dikkat edilen en ufak ayrıntılara inat, ilk denemede açılmayan, biri geçerken kapanan kapılar ya da ayağın sandalyeye takılması gibi doğallıklar insanın dizi karakterlerini benimsemesinde etkili olur. Ama bunlar sinemada hoş karşılanmayabilir. Çünkü sinemanın telafisi zordur, hatta yoktur. Ancak dizinin telafisi ertesi hafta yapılabilir.

Son sözüm; samimi, doğal dizi güzeldir. Cilde ya da böbreklere iyi gelmez ama kalbe iyi gelir, zor gider.

14 Ağustos 2011 Pazar

Halet-i Ruhiye



Sanırım dünyanın gelmiş geçmiş en itici insan yapımı nesnesi slip mayodur. Gerçekten insanı, bunu giyen diğer insandan bu derece soğutan başka bir şey olamaz. Göze hoş gelmemesi zaten başlı başına bir konu iken bunu giyen insanlardaki rahat tavırların çok ciddi araştırmalar dahilinde laboratuvar ortamında incelenmesi gerekir. Yani gerçekten aklım almıyor bir türlü bunu giyen insanları. Bu kadar savunmasız, bu kadar açıkta iken nasıl oluyor da bu kadar rahat ve vurdumduymaz olabiliyor insan ?

Neyse ki bu tip mayolar eskiden modaymış. Günümüzde Antalya, Bodrum gibi şehirlerimizdeki tatil köylerinde giyen sarı saçlı, çoluklu çocuklu, göbekli eşleri olan Rus abiler dışında pek fazla kimse giymiyor. Korkum da yok tekrar moda olabilmesi konusunda. Çünkü biz millet olarak tarihte yaptığımız yanlışlardan her zaman ders almış bir milletiz. Bu sayede yüzyıllarca ayakta kalan devletler kurabilmişiz.

Hem şu an aklıma geldi gerçekten, kitaplardan okuduğumuz, filmlerden izlediğimiz tarih bilgileri aslında bu konuya hiç yer vermemiş. Ya da yaptıkları her faaliyeti Piramitlerin duvarlarına kazıyan Mısırlılar bu konu hakkında hiç kazımamışlar. Eskiden insanlar nasıl denize giriyorlardı acaba ? Ya da denize girme, tatil yapma, güneşlenme kültürleri var mıydı ? Diyelim ki vardı. Mayoları var mıydı ? Yoksa "madem tatil yapıyoruz şöyle tam bir rahatlayalım" düşüncesiyle çıplak mı giriyorlardı ?

Osmanlı Döneminde yaşadığınızı düşünün ve bir şekilde siz vezir olmuşsunuz ya da padişahın yakınlarında bir göreviniz var. Ve o gün geliyor ki padişah denize slip mayoyla giriyor. Siz de buna şahit oluyorsunuz.

Gerçekten bunu gözlerinizi kapatarak düşünmenizi isterim. Nasıl ? Yalova kaymakamı değil mi ? Evet.

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Lock, Stock and Two Smoking Barrels

Snatch filmini izlemiş ve beğenmişseniz bu filmi de kesin beğenirsiniz.

Bizim Çocuklar Duymasın dizisindeki Emine , Şükrü  ve adını şu an hatırlayamadığım o Şükrü'nün arkadaşı çaycının düştüğü karışık durumları düşünün. Ve şimdi de bu ve bu gibi durumları, dizileri yazan senaristleri düşünün. Ve bunlardan bir tabur kadar kalabalık senaristin bir araya geldiğini düşünün. İşte o bir tabur senarist bile bu gibi bir senaryoyu yazamaz.

Neden mi ? Çünkü hayatın tek tarafına bakıyorlar.

Ayrım

Biraz komik, çokça anlamlı.

26 Temmuz 2011 Salı

Öbür

Ömrü boyunca kendini, kendinden düşük seviyedeki insanlarla kıyaslamış, örneklerinde onları kullanmış insanlar arkalarında nasıl devler olduğunu göremez. Tek tarafa dönüktürler. Tek tarafa göre büyüktürler. Tek taraf korkaklık, tek taraf acizliktir. Ne kadar büyük olursanız olun, ne kadar bilgili ya da ne kadar zengin olursanız olun, şunu bilin ki tek tarafa dönük insanlar, asıl koşması gereken, ilerlemesi gereken yere, yani diğer tarafa asla ilerleyemezler. Kendinizden küçüklere bakmaya başladığınız an duraklayacağınız, ilerleyemeyeceğiniz ve hep baktığınız tarafa daha çok yaklaşacağınız hayatınızın başlangıç anıdır.

24 Temmuz 2011 Pazar

Penc-i Se

Yazın geldiğini, havaların ısındığını anlamak için ne meteorolojiye ne de takvime bakmanıza gerek var. Gece 12-1 gibi sokağa çıkın. Apartmanların arasından yavaşça yürüyün. Eğer o sessiz saatlerde balkonlardan, tavla oynayan amcaların, dedelerin sesleri geliyorsa yaz gelmiş demektir. Karpuz kabuğuna da gerek yok balkanlardan gelen soğuk hava dalgalarının bize küsmesine de.